
Sergi, Picasso’nun çağdaşsanat tarihine yön verenikonik eseri “Les Demoisellesd’Avignon” ile eleştirel birdiyalog kuruyor.
ALGI, KİMLİK VEGÜÇ İLİŞKİLERİ
Baykam’ın 1980’lerdenbu yana geliştirdiği parçalıanlatım diliyle şekillenensergi, klasik sanatkurgularını yıkarak izleyiciyidurağanlıktan uzak, süreklidönüşen bir algı deneyimininiçine çekiyor. Picasso’nunkadın bedeni üzerindenkurduğu modernist bakışıpost-oryantalist bir yorumlayeniden ele alan Baykam, bubakışı sökerek Batı merkezliestetik ve kültürel kodlarısorguluyor.
Sergi, kadınbedeninin erotize edilmiştemsillerine eleştirel birmesafeden yaklaşırken;kolajlar, transparan yüzeyler,lentiküler yapılar ve serbestfırça darbeleriyle çok katmanlıbir anlatı dili kuruyor.Sanatçının kimliksizleştirilmişya da yüzü görünmeyenfigürleri, izleyicinin bakışınıve sanat tarihindeki kadıntemsiline dair kabullerisorgulamaya açıyor. Sergi,sanatın algıyı, kimlikleri vegüç ilişkilerini dönüştürmepotansiyeline dair birhatırlatma sunuyor.
‘HER GÜN TAZE,HER GÜN GENÇ’
Baykam, sergi hakkındaşu ifadeleri kullanıyor:“Birbirinden çok farklıtekniklerle, serbest fırçadarbeleri, kolajlar, lentiküleryüzeylerle yaptığımDemoiselles serisi, benimaçımdan tüm kariyeriminiçinde en sevdiğim işlerarasında yer alıyor.
“Les Demoiselles Revisited”serisi, kendi bünyesinde birParis efsanesini de taşıyor.Değişik dönemleriminkesişmesinden doğan buyapıtları üretmek bana özelbir keyif veriyor. Avinyosokağının randevuevi,İstanbul’daki Varol ve 60yıl önce Paris’te bulunanefsanevi Madame Claude’unrandevuevi, dünyanın birçokyerinde ziyaret ettiğim bu özelyerlerin, benim açımdan enhatırlanacak olanları... Yanlışanlamayın, ‘Madame Claude’unkızlarına hiç uğramışlığımtabii ki yok! Nerede o günler! Oyıllardan da aklım onlardaydıancak ergenlik yıllarıma denkgeliyordu, ne yapabilirimki? Sonuçta ‘Demoiselles’çalışmalarımı hep büyük birkeyif ve ısrarla sürdürdüm.‘Demoiselles’ her gün taze,her gün genç, ve sonsuza deköyle kalacaklar. Onlar hemmodern hem de ‘yaşsız’lar!Belki bu ebedi ‘gençlik’ onlarladüşüp kalkan bizlere debulaşır, kim bilir?”